Türk Kültürünce Ağaç Kültü – 2 Türk ve Dünya Kültürü

Türk ve Dünya kültüründe ağaç kültü.
Paylaş

1- Dünyada Ağaç Kültü

Eski çağlardan beri Ağaç Kültü yaygın bir biçimde görülmektedir. İlk izlerine M.Ö. 3000 ve sonrasında Mezopotamya topraklarında rastlanmaktadır. Sümer, Babil, Hurri, Hitit, Asur, Frig, Mitanni ve Urartu gibi birçok medeniyette görülmektedir.[1] Ağaç, Hititlerde bütünüyle kutsal görülmüş ve “Eya” diye adlandırılmıştır. Hitit sanatındaki motiflerde de uzun süre yaşayan ve yeşil yapraklarını hiç dökmeyen bir ağaç tasviri vardır. Asur medeniyetinde ise ölümsüzlük anlayışı ile bütünlük göstermekte ve tanrılaşmaktadır. Süslemelerde de çokça kullanılan ağaç, Asur belgelerinde tanrı olan İştar’a “Hayat Ağacı Tanrıçası” olarak atfedilmiştir. Yine bu ağaç başka bir anlam olarak Asur medeniyetini ve kralını temsil etmektedir.[2]

Asurlar kutsallarını kralları ile bağdaştırarak onun medeniyetlerindeki yerini daha yukarı taşımış ve kutsiyet kazandırarak kuvvetlendirmişlerdir. Bu durum sadece Asurlarda kalmayıp onlar ile etkileşime geçen diğer medeniyetlerde de görülebilmektedir. Urartulara da yine bu kültün Asur medeniyeti ile etkileşimlerinden geçtiği öngörülmektedir. Asurlardan kültürel etkileşim sonucu alınan hayat ağacı olarak değişik biçimler göstermiş süslemelerde kullanılmakla beraber koruyucu nitelik kazanarak dinsel bir anlam kazanmıştır.[3] Urartuların kendi kutsalı olmayan bu kültü içselleştirmeleri ve özgünleştirmeleri onların kültürel etkileşime açık bir medeniyet olduklarını göstermektedir. İnsanlık tarihi insan ve ağaç ilişkilerinin örnekleri ile doludur.

Ari kökenli Avrupa topluluklarının ağaca tapması, Keltlerin meşe ağacına tapmaları, Almanların ormanları kutsal görmeleri, Slavların da yine meşeyi kutsal görmeleri ve Litvanların Hristiyan olmalarına kadar ağaca tapmaları dünyada ağaç kültünün görüldüğü diğer örneklerdir.[4] Tesirleri ile bu medeniyetlerin yaşamlarına, sanatlarına, inançlarına ve mitolojilerine yansıyan ağaç unsuru, çeşitli ilkel kabileler ve küçük gruplarda da görülmektedir. Bu topluluklarda da yine diğer medeniyetlerde ve özellikle orman kültü gelişmiş olan Ötüken ahalisi ile büyük benzerlikler görülmektedir. Genel olarak dünya halklarının bir biri ile etkileşimde olmasa dahi benzer olarak kutsalı veya ortak paydası olmuştur. İnsanlığın ilk dönemlerinde toplayıcılık söz konusu olduğundan ağaç ve orman avlanacak bir yer, toplayıcılık ile paralel olarak besin kaynağı ve sığınılacak bir ev niteliğindedir. 

2- Türk Kültüründe Ağaç

Türk Kültürü içerisinde birçok unsuru barındıran büyük bir kültürdür. Bu kültür içerisindeki Mitolojik öğelerin çokluğu da kültürün büyüklüğü ve eski olması ile açıklanabilmektedir. Şamanizm’in kültürdeki yeri, yayılımı ve tesirleri önemli yer tutmaktadır. Türk kültürünün her döneminde izleri tamamen silinememiş bu inanç olgusu, irdelediğimiz konu ile ayrılmaz bir bütündür. Türk kültürü içerisinde Ağaç, gerçek saygı gösterilen olmanın yanında mitolojik bir unsurdur. Kutsal sayılan ağaçlar birçok görevi de yerine getirmektedir. Ağaç, hayat verir, evrenin farklı bölgelerini -yani öbür dünya ve gerçek dünya- birbirine bağlar, toplumun bütünlüğü sağlar, doğanın değişkenliği ve değişmezliğini temsil eder.[5] Eski Türklerde, en kabul gören ağaç kayın ağacıdır.

Her şaman ayini gerçekleştirilirken kayın ağacı bulundurulmaktadır. Şamanist mitolojide kayın ağacı tanrı Ülgen ve Umay ile gökten inmiştir. Şamanlar gökyüzüne ulaşmada adeta merdiven gibi ağacı bir aracı olarak kullanmışlardır. Yakutlarda şamanların her birinin bir ağacı mevcuttur. Yeni yetişen şaman adaylarının da amaçlarına ulaşmaları için gerekli görülen ağaç sahibi olma âdeti adına ağaç dikerler. Şamanların ölümünden sonra sahip oldukları ağacında onlar gibi ölmesi gerekir. Bu doğrultuda ölen şamanların ağaçları yok edilmektedir.[6] Burada dünyadan ayrılan şamanın, ağacının sahibi olmaksızın bir işe yaramayacağı ve kendisi ile beraber onunda ölüme verilmesi gerekliliği görülmektedir.

Altay şamanları Yakut şamanları ile benzer olarak ağacı basamak görmüşlerdir. Yaptıkları ayinlerde belirli sayılarda gövdesinde basamakları bulunan bir kayın ağacına tırmanmaktadırlar. Burada ki kayın esasen Evren Ağacını temsil etmektedir. Gövdesindeki oyulmuş basamaklar ise şamanın göğe yolculuktaki Gök katmanlarını temsil etmektedir.[7] Arazide tek başına duran ulu ağaçların çoğu bu kutsallıktan payını almaktadır. Uzun yaşayan ve büyük olan ağaçları, Türk toplulukları kutsal görmüşlerdir. Bundan başka dünyanın hep bir en büyük ağacı olduğu inanışı da yaygın bir biçimde görülmektedir. Altay Tatarlarında bu, her şeyin merkezinde, yeryüzünün göbeği üzerinde ve dünyadaki ağaçların en büyüğü olarak geçer. Bu ağacın tepesi ise Bay Ülgen’in oturduğu yere kadar uzanacak ululuktadır ve devasa bir çam ağacıdır.[8]

Orta Asya inanç sistemlerinde Ulu Kayın, Bayterek, Mönküterek gibi adlandırmaların olduğu kutsal ağaç (hayat ağacı) bulunmaktadır. Ağaçlara toplulukların bazılarında direkt olarak tapınma vardır. Diğer bir varyantı ise aracı (totem) olarak kullanmadır. Türk inanç sistemlerinde Ağaç Kültü farklı şekillerde ve amaçlarda kullanılmasına göre; türeyiş, beslenme, tarı ile aracı, cennete ulaşma, iyileştirme ve isteklerde bulunma olarak sınıflandırılabilir. Altaylardaki Türk topluluklarında itibaren Türkistan’da yaşayan Buryat, Yakut, Çeremiş, Başkurt, Kazak ve Kırgız Türklerinde tek başına etrafı açık olan ağaçların hepsi kutsal sayılmaktadır.[9] Özellikle yakutların mitolojide çok geliştikleri ve Şamanizm’i hayatlarının her alanına yaydıkları görülmektedir

. Yakutlarda da yine Altay Tatarlarında olduğu gibi büyük bir ağaçtan söz edilmektedir. Bu ağaç yeryüzünün merkezinde, göğe kadar ulaşan büyük cüsseli bir ağaçtır. Bu ağacın köklerinden köpüklü sarı bir sıvı çıktığı ve ebedi olduğu söylenmektedir. Sıvı esasında ağacın bahşettiği ve güç verme işine yarayan efsanevi bir iksirdir. Bundan içen kişi güç kuvvet bulur kut ile kutsanmış olur.[10] Orta Asya’da ve Sibirya’da var olan mitolojik ağaç tanımlamalarının ortak özellikleri vardır.

Hayat ağacı ortak olarak gökyüzünü, –tanrı Ülgen’in yaşadığı yer- insan ahalisinin yaşadığı yeryüzü ve ruhlarla ölülerin yaşadığı yer olan yer altı olmak üzere üç evreni birleştirmektedir. Yakutlara göre, şamanlar Kuzeyde doğmaktadırlar. Burada dalları üzerinde yuvalar bulunun büyük bir akçam vardır. Şamanlar bu yuvalarda yuvalanmak ta olup en üst dallarda büyük şamanlar, orta sınıf şamanlar orta kısımdaki dallarda, en küçükleri ise en alttaki dallar üzerinde yuvalanmaktadırlar. Kartal başlı ve demir tüylü Yırtıcı-Kuş Ana ağaca konup yumurtladıktan sonra ise kuluçkaya yatmaktadır. Yine şamanlar arasındaki sınıfsal ayrım burada da göze çarpmaktadır. Büyük şamanların çıkması üç yıl, orta şamanların çıkması iki ve en erken olarak küçük şamanların çıkması ise bir yılı almaktadır.[11]

Bir önceki yazıya ulaşmak için buraya tıklayınız.

“Ağaç Kültü” yazı serisininn son bölümünde konumuz destanlar olacak.


[1] Evren Gül, “Ağaç Kültü”, Düşünüyorum Dergisi, 54 (2014), s.4.

[2] Gül, “Ağaç Kültü”, s.4.

[3] Oktay Belli, “Urartularda Hayat Ağacı İnancı”, Anadolu Araştırmaları Dergisi, 8, 1982. s.239-240.

[4] Gül, “Ağaç Kültü”, s.4.

[5] Andrey Markoviç Sagalayev, Ural-Altay Mitolojisinde Arketipler ve Semboller, Çev. Ali Toraman, Bilge Kültür Sanat Yayınları, İstanbul, 2017. s.33.

[6] Yaşar Çoruhlu, Türk Mitolojisinin Ana Hatları, Kabalcı Yayınevi, İstanbul, 2002. s.116.

[7] Mircea Eliade, Şamanizm, çev.(İsmet Birkan) İmge Kitabevi, İstanbul, 1999. s.10.

[8] Jean Paul Roux, Türklerin ve Moğolların Eski Dini, Çev. Aykut Kazancıgil, İşaret Yayınları, İstanbul, 1994. s.123.

[9] Ünal Asan, “Türk Kültüründe Ağaç Kültü”, Turan Kültür Merkezi Süleymaniye Kürsüsü 2016-2017 Dönemi Faaliyetleri, İstanbul Üniversitesi Seyyid Hasan Paşa Medresesi Konferans Salonu, 4 Mart 2017, İstanbul.

[10] Roux, Türklerin ve Moğolların Eski Dini, s.123.

[11] Eliade, Şamanizm, s.59-60.

0 Replies to “Türk Kültürünce Ağaç Kültü – 2 Türk ve Dünya Kültürü”