Ben Bilmem Büyüğüm Bilir

SAMET TUNCAY
Paylaş

Bu yazıyı yazmak için henüz genç sayabileceğim bir yaşa kadar onlarca anlamsız olaya şahit oldum. Sizlerle bir eleştiri olarak, bu anlamsızca olaylarını tek bir potada eritmek ve sizin de bazen isteyerek bazen bilmeden bazen de zorlandığınız bir durumu esas alacağız “Büyüğe Saygı.”

Nedir Bu Saygı?

Türk ve İslam kültüründe saygı özellikle kardeş, anne, baba ve büyük aile mensuplarına olan saygı kaçınılmazdır. Bu saygıyla yetiştirildik ve yine genlerimize kodlanan bu saygı ile gençlerimizi çocuklarımızı yetiştirmekteyiz. Araştırmamızı biraz daha derine indirirsek bu saygının aslında Türk ve İslam kültürü dışında, hatta çok daha büyük bir alanı kapsadığını gözlemleyebiliriz. Sınırınızı Güney Afrika’dan başlatıp kuzeye kadar Rusya’nın dondurucu soğuğu ile meşhur olan Sibirya sınırına, oradan da  bütün Asya’yı içeren bir alan ile Çin Halk Cumhuriyeti’ne kadar olan bir alanı bu yazının konusu sayabiliriz. Peki ya neden bu kadar büyük bir alandan söz ediyoruz?

Bunun sebebi çok açık çünkü Batı dünyasının tam aksine büyüklerimize özellikle yaşlı kimselere duyulan saygı bu çizdiğimiz alanın sınırları içerisinde ciddi oranda önemsenmektedir. Nasıl mı? İnstagram reels kaydırmalarımda bazı videolar görüyorum. Kafkasya’da hastaneye giren yaşlı bir insan için “Ataya saygı” anlamında bütün gençlerin ayağa kalktığını ve o kişiye pür dikkat odaklandıklarını gördüm. Buna ek olarak, Kore’de sıkı bir aile bağı ilişkisi vardır. Oradan olduğunu sonradan anladığım başka bir videoda ise, Koreli bir kızın yaşlı bir kadına otobüste yer verirken kendi dillerine has selamlamalar ile adeta ülkenin başkanına sunulan bir minneti dile getiriyordu. Peki ya bu kadın ya da yaşlı adamın bu insanlarla bir bağlantısı var mıydı, bu insanların  onların hayatlarına ya da ülkelerine bir katkısı var mıydı ya da bu insanlara bu denli saygı duymalarının etik ve ahlaki saydıkları kural dışında bir açıklaması var mıydı? Bütün bu soruların yanıtı maalesef hayır.

Bu durumdan şunu çıkarıyoruz, doğu kültürü büyüklere saygı kuramına ciddi oranda hürmet eder ve yine aynı oranda hürmet bekler. Şunu da eklemeliyim ki, Doğu Medeniyetleri; itaat kültürü ile yetişen topluluklardır. Örneğin, Kralın haklarını sınırlayan ve ona bir danışma meclisi zorunluluğunu getiren Magna Carta, 1215 yılında İngiltere’de imzalanırken, I. Osman Osmanlı Devleti’nin Anadolu’da temellerini atmaktaydı. Yani Batı’nın güce karşı   sorgulanma davranışı bizlerden çok daha önce  başlamıştı. Bununla birlikte Antik Yunan’da şehir devletlerinin birer meclisleri olması ve bu meclisler ile kararlar alınırken, bundan binlerce yıl sonra 1925’de TBMM’de itaat kavgasından dolayı Kel Ali lakaplı Mahkeme başkanı kurşunlanarak katledilmişti. 

Biraz daha net oldu değil mi? Sakin. Yazının amacı hiçbir zaman babanın ya da dedenin yardımına koşmayıp onları umursamaman olmadı. Yazının ilk kısmında biraz neden saygı duyarız neden batı da siyasi partiler, sistem, kurallar daha sorgulayıcı daha sert işler bunları izah etmek istedim. Hala tam net değil mi? Şimdi bir alegori ile özetleyelim.

İki karakterimiz var. Birisi A birisi B. A karakteri 1960 doğumlu B karakteri ise 1990. İki karakter de büyük bir otomotiv şirketinde çalışmaktalar. A, zamanında üniversiteden mezun olmuş ve genç yıllarında göreve başlamış. Ardından neredeyse 40 yılını bu otomotiv endüstrisine adamış durumda. A’nın yanında B çok küçük ve toy gibi kalmaktadır. Fakat B’nin kim olduğuna daha değinmedik.

B, en iyi üniversitelerden birini bitirmiş, yine otomotiv endüstrisinde Avrupa’da yüksek lisans, Amerika’da doktora yapmıştır. Otomotivin temelini anlatan külliyat niteliğinde onlarca makale ve kitap yazmıştır. Bu da yetmemiş A işten çıkıp yıllar boyunca evine giderken, B her gece sabaha kadar çalışmış. Alanında alınabilecek bütün sertifikasyon eğitimlerini almış yani kısacası bu işin kitabını yazmış denilebilecek bir genç. A 63 yaşında, B 33 yaşında ve aynı kurumdalar şu an.

Patron yeni bir müdür seçileceğini açıklar. Herkes A’nın yanına giderek onu tebrik eder. Çünkü herkes en yaşlı ve “deneyimli”  kişi olarak A’yi görür. A’da bundan çok emindir hatta eşyalarını bile hazırlar. B, bu işi A yatarken en ufak noktasına kadar öğrenmiştir. Fakat, B çıkıp da ben neden müdür seçilmiyorum derse eğer, herkes ona “O senin büyüğün. Senden daha yaşlı daha bilgili.” Şeklinde tepki verecektir. Daha sonra A müdür olur ve şirketin başına geçer. B kişisi ise bunun aptalca bir şey olduğunu düşünür ve şirketten ayrılır. A kişisi şirketi en kötü dönemine sokarken B, Amerika’da yılın en başarılı insanı seçilir. Büyüğün deneyimine itaat etmenin cezası batan bir şirket  ve binlerce aç insan olmuştur.

Bu karakterlerin kim olduğunu,  internet ortamından biraz araştırarak bulabilirsiniz. Çünkü dünya üzerinde ne bir tane A ne de bir tane B vardır. Onlarca böyle örnekler mevcuttur. Hala mı neden bu yazıyı yazıyorum? Gelin sizi Birgenair 301 sefer sayılı uçağın son yolculuğuna götüreyim.

Tarih 6 Şubat 1996. Boeing 757 tipi uçağın 301 sefer sayılı uçuşunda Kaptan Ahmet Erdem, Yardımcı Pilot Aykut Gergin ve Gözlemci Pilot Evren Esoğluydu. Dominik’ten Avrupa’ya doğru yola çıkan bu uçağın okyanus üzerindeki yolculuğu sırasında uçakta birden hız göstergesi hatası ortaya çıkar. Kaptanın ve yardımcı pilotun hız göstergeleri farklı sonuçlar gösterir. Kaptana göre uçak hız keserken, yardımcı pilota göre  uçak hızlıdır. Deneyimli kaptan havayolunun en eski ve en itaat edilen en saygı duyulan kaptanıydı. Uçağın burnunu yukarı doğru kaldırarak sorunu çözmeye çalışır fakat henüz ona göre toy ve acemi sayılan yardımcı pilotların yalvarmalarını dikkate almaz. Ses kayıtlarına kaptana “hocam yapmayın.” Şeklinde yalvardıklarını duyuyoruz.  Bakın buradaki “hocam” kelimesi önemlidir çünkü kaptanlar henüz 30-33 yaşlarındayken deneyimli kaptan onların hocasıydı. Kaptan pilot bir blackout krizi yaşar ve kontrolü kaybeder. Bu durumda yardımcı pilotların hızla kaptanın elinde yetkiyi alarak uçağın burnunu düzeltmeye çalıştıklarını düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. O büyüğümüz bir bildiği vardır diyerekten müdahale etmedikleri kaptanın yapmış olduğu hatalı kriz yönetimi nedeniyle 301 sefer sayılı uçak okyanusa çakıldı ve kimse kurtulamadı.

Kazayı araştırmak için kurulan yabancı ekip ses kayıtlarını dinlerken neden yardımcı pilotların gerekirse kaptan pilotun elinden zorla yetkiyi almadıklarını tartışırlar. Sorunun cevabı ikinci günde onlara katılan Türk araştırmacı verir. “Biz de büyük ne derse o olur, bizden büyükse vardır bir bildiği görmüş geçirmiştir.” Deriz diyerek Türk halkında bulunan büyüğe saygı ve itaat etmenin neden olduğu 189 masumun ölümünü açıklamıştır.

Buradaki kaptanı siz alın ve müdürünüz, yöneticiniz, şefiniz, hocanız, zümre başkanınız, dekanınız, koordinatörünüz, başkanınız ya da aileniz olarak yer değiştirin. Şimdi her şey daha da net oldu değil mi? Bana sorarsanız bütün hayatımı buna karşı çaba ile geçirdim. “Çocuksun en anlarsın.” “Çocuk aklınla bu işlere karışma.” Ya da çok da mantıklı konuşan bir çocuğa “Yaşına başına bak ettiğin söze bak.” Şeklinde cümleler duydum. Bu cümleler ile çocuklarımızın sorgu sormalarını, eleştirmelerini engelleyerek bunları yapmak istiyorsan büyümelisin dedik. Böyle yetişen çocuklar da 301 sefer sayılı Uçuşta olduğu gibi büyüğüne karşı gelemedi.

Benim bir mottom vardır. “Ben benden büyük olanı değil, daha iyi olanı dinlerim.” Şeklinde. Eğer bir çocuk x bir konuda benden iyiyse oturur kalemimi defterimi alır merakla dinlerim. Fakat benden yaşça büyük  birisi sadece yaşlı olduğu için benim üstüm olursa, benden daha iyi hiçbir bilgi birikimi, entelektüelist ve üretici bir yanı yoksa asla dikkate alamam. Bu benim öz benliğime ve sabahlara kadar geçirmiş olduğum uykusuz gecelerime hakaret olur. Bu yazı ile  siz değerli tespitoloji takipçilerine, yıllardır görmüş olduğum ve eleştirdiğim bu sistemi sizlere sunmak ve bize ne kadar zarar verdiğini anlatmak istedim.

by Samet Tuncay

Araştırmacı, yazar, bil bilimci.

0 Replies to “Ben Bilmem Büyüğüm Bilir”