Merhabalar! “Almanya’da Yaşamak“ Yazıma başlamadan önce bu yazının hayatımdaki ilklerin yazısı olduğunu belirtmek isterim. Bu ilk yurtdışına çıkış, ilk kez aileden ayrı yaşama deneyimi, ilk pasaport, ilk vize vs her şeyin ilki diyebilirim.
Kulakdan dolma bilgilerle biraz kör biraz da deli cesareti ile geldim Almanya‘ya. Tabiki benim için kolay bir süreç olmadı. Buradan da sizlere ne yaşadım, neye şaşırdım, yada ne gördüm, ne geçirdim bunları anlatmak isterim. Herkesin iyi, kötü terazisi kendine göre tarttığı için kimine göre iyi olan kimine göre kötü olabilir. Bu yüzden sizlere ! “Almanya’da Yaşamak ve Hayat Rehberi“ yazımda sadece öznel olarak gördüklerimi anlatacağım.
Almanya’da Ulaşım
Ulaşımdaki mükemmel düzen!
Almanya’ya gelir gelmez gördüğüm ilk şey ulaşımdaki düzen olmuştu. Ben, annelerimizin kullandığı o “heryer heryerde” cümlesinin karşılık bulduğu, kaosun normal olduğu, 24 saatinde yaşam olan bir şehirden geldim. Dağınık odanızda bulabildiğinizi, toplu odanızda bulamadığınız bir düzen duygusunu düşünün, işte aynen o şekildeydi burası benim için. Yaşadıklarımı insanlara aramda geçen diyaloglar ile aktarmak isterim.
“Okula gitmek için şu trene bineceksin, sonra şu perondan inip buraya geçeceksin, ordan şu kadar yürüyüp diğerine bineceksin, bak bi app var indiriyorsun ne, nezaman, kacta gelecek yazar, gecikirse haber verir, 5 dk diyorsa 5 dk gecikir daha fazla gecikmez, trende duraga yaklaşınca anons yapılır ve oradan saat kacta hangi tren nereye gidecek diye insanlar bilgilendirilir ki aktarma yapacak olanlar bilsinler diye.. “
Gerçekten bu bilgileri duyduğumda kendi kendime bir “Ne oluyor arkadaş?“ diye sorasım gelmişti. Ben bukadar düzenli değildim. Yani ben hergun otobüsün tahminen kaç gibi geleceğini bilir ona göre durağa iner, allah ne verdiyse bekler, gelen otobüslere göre alternatif yol güzergahı düşünür ona göre binerdim. Otobüs alternatifim yoksa minibus var, vapur var, metro var, metrobus var, tramvay var…
-“Aaaa o burda yok işte. Burada şehirler arasında tren, şehir büyükse eğer buna ek olarak otobüs, metro ve tramvay, şehir küçüksede sadece otobüs var ona göre.”
“Kaçırınca alternatif olarak neye biniyorsunuz?”
– “E bekliyoruz”
Almanya’da Yaşamak ve Hayat rehberi
2- Açılış kapanış saatleri
Eskiden daha kötü olmakla birlikte (tabi bana göre) burada marketler, dükkanlar çok erken diyebileceğimiz bir saatte kapanıyor. Şu an yaşadığım yerde 20:00‘da, ki bazı yerlerde daha da erken olmak üzere , kapatıyorlar ve pazar günü ise tamamen kapalı. Şimdi ben bakkal kültüründen gelmiş bir insanım ve gecenin 11inde canim kola istedi, çikolata istedi diye bakkala giden bir insanken böyle bir durumda napacağımı bilememiştim. Sonrasında gerçekleşen konuşmayı aktarıyorum sizlere.
“Benzinciler var oraya gidebilirsin, onlar açık oluyor ama biraz pahalılar.”
“Pardooonnn? Şu hani bizim benzin almak icin E5 kenarı olsun, otoyol olsun girdiğimiz ve belki ek olarak en fazla su, sakız aldığımız benzinci mi?”
-“Evet neden şaşırdın ki?”
Neden şaşırdığımı inanın bende bilmiyordum. Aslına bakarsanız, çok sıradan ve normal bir şeydi. Benim bir diğer asıl merak ettiğim şey, bir bakkal tarzı dükkanın olup olmadığıydı. Onun içinde civarda böyle bir mağazanın oluğ olmadığıno sormıştum.
-“Kiosk var, gazete falan satarlar, ama onlarda gündüzleri acik olurlar hatta cok cok erkenden de kapatırlar”
“Bizdeki gazete bayileri yani”
-“Evet aynen öyle”
“Diyelim ki cumartesi yetişemedim, zamanım yok alışveriş yapamadım yada yaptım ama eksikler var ozaman ne olacak?”
-“Onu baştan düşünüp planını, programını ona göre yapacaksın canım.”
Bu arada tek sorun o da değil, diger sorunda şu diyelimki gec kaldiniz yani 20:01 oldu asla giremezsiniz hatta öyle ki bazı yerler kapanış saatlerine 5-10 dakika kaldığı anda iceri müşteri almayı keser içerdekilere de anons yapılır kapatıyoruz kasaya gelin diye. Bu durum sadece market icin değil, heryer icin geçerli olan bir kuraldır.;Eczane, banka, mağaza, sigorta… (ama bazı Restoranlar, dönerci, fastfoodcular vs. açık olabiliyor) Kapısında saatleri yazar, 1 dk gec gitseniz bakmazlar. Aslında şuan benim için “kötü” gibi görünen şey olması gereken, çalışana zaman tanıyan, onun haklarına da saygı duyan bi sistem ama maalesef arz-talep dünyasında her zaman böyle olmuyor.
3- Almanya’da Yaşamak ve Alışveriş Kültürü
Hazır markete girmişiz ne alıcaz, ne pişiricez bunu konuşalım. Bir kere bizim bildiğimiz kilo kilo alışverişleri unutun.
“Şey, ben 1 kilo salatalık alacaktım da?”
“Kilo mu? Bakın burda kolum kadar salatalık var zaten bi kilo gelir” cevabını alırsınız. Evet aynen öyle bizim salatalıklardan burada yok.
Biber olarak çarliston yok. Gerçekten yok yani. Kapya var onu da ya tek tek alıyorsunuz yada 3 rengini bi arada satıyorlar. Bazı şeylerin fiyatı kiloyla değil tane hesabı yazar “Aaa bunun fiyatı nekadar ucuz böyle, dur 1 kilo alayım” dediğimde sıklıkla ” 1 kilonun değil, 1 tanenin fiyatı” cevabını almıştım.
Insanlar genellikle meyve dahil ya tek tek alıyor yada yarım kilo, 1 kilo, en fazla 2 kiloluk paketlerde olanlardan alıyorlar. Hatta bazı marketlerde açıktan satış cok az, neredeyse çoğu ürün paketli. Açık bir şekilde söylemeliyim ki, kesinlikke bizdeki kadar taze sebze çeşidi burada yok. Bamya, Barbunya, Ayşe kadın fasulye, enginar, bezelye… Olduki bunların satışını gördünüz o zaman bilinki o sebze orada en fazla 1-2 haftalığına var ve fiyatları çok pahalı.
Kahvaltılık zeytin yok. Aperatif tabaklarına koymak üzere alır insanlar, o da küçük kavonozlarda satılır en fazla. (Türk kahvaltısı kültürüne teşekkür ediyorum gerçekten.)
Peynir reyonunda peynir seçmeye ömrün yetmez çünkü alabildiğince peynir var. Avrupa’nın her köşesinden gelmiş peynir çeşitleri var ama yinede damak zevki farkı burada da devreye giriyor açıkçası ben bildiğim 3-5 çeşitten fazlasını yiyemiyorum. Şarküteri alışverişi yaptiklarinda da 50gr salam, 100 gr peynir, 150 gr ezme aldıklarını görürseniz de şaşırmayın çünkü yine öyle kilolarca alışveriş yoktur. Meyvelerden en çok elma, kök sebze olarakta patates en çok bulunan ve burada en çok tüketilendir. Öyleki patatessiz yemek yok diyebilirim.
Bence hazır gıdalar, paketlenmiş ürünler, konserveler vs. bizdekine kıyasla daha fazla. Krem tüpleri gibi tüplerde satarlar salçayı. Domatesin doğranmışı, püresi hatta bütününün bile konservesi var. Turşu var mı diye soranınız varsa söyleyeyim(Kendim çok sevdiğim için.), Alman turşuları biraz tatlı. Acılı turşuda var ama tatlı. Tuzlusuda var ama onda da az biraz tatlı var (hiç sevmem) Popcornları da var o da tatlı (tatlı popcorn mu olur yaaa) allahtan tuzlusuda var. Hayatımda ilk kapya biberli cipsi burada yedim ve en çok da bu çeşidi gördüm.
Bir sonraki yazımda Yemek Kültürü hakkında konuşmak üzere hoşçakalın!
Diğer yazılarım için Tespitoloji!yi takipte kalmayı unutmayın!
Çokkkk güzel ve isabetli bir tespit olmuz. Okurken çok eğlendim! 😅👍 Kaleme alanın ve editleyenin eline sağlık! 😊