Daha önceki Almanya’da Yaşam serisinin ilk kısmında günlük hayattan, ikinci kısmında ise yemek kültüründen bahsetmiştik. Şimdi sizinle Almanya’da Yaşam serisinin üçüncü kısmında, sokaklarda bir yürüyüşe çıkmaya ne dersiniz? Öncelikle bu yazının, daha önce de olduğu gibi yaşadığım gerçek sohbet kesitleriyle ilerleyeyceğini belirtmekte fayda var. Hadi çıkalım!
Almanya’da Yaşam
İlk olarak Bisiklet kültürüyle ilgili, bisiklet yolları hakkında bir sohbet ile başlayalım.
+Oradan yürümemelisin
-Anlamadım neden ki?
+ Orası bisiklet yolu da o yüzden.
– Neresi?
+ İşte şu bir ton koyu olan taşların başladığı yerden itibaren bisiklet yolu.
– Fakat yürümek için neredeyse hiç yol yok ama?
Şaşırmanıza gerek yok, gerçekten de böyle. Yürüyen sayısı bisiklete binenlerin sayısının çeyreği kadar bile yoktur. Almanya’da yaşayan neredeyse herkes bisiklete biner. Kravatlı, takım elbisesi ile işe gideninden tutun, öğrencisinden, bebeğini arkasındaki plastik koltuğa oturtmuş ya da bisiklete takılı ek bir vagona koymuş ebeveynden, 5 yaşındaki çocuktan, 80 yaşındaki amcaya, teyzeye kadar herkes burada bisiklete biner. Özellikle de sabahları eğer o bisiklet trafiğinin içinde kalmak istemiyorsanız bisiklet yolundan uzak durmanızı tavsiye ederim.
Almanya’da Sokaklar
Büyük şehirleri (Frankfurt, Düsseldorf, Köln, Berlin, Hamburg…) ayrı tutarak söylüyorum, küçük şehirlerde şehir merkezi ve yakınlarında 3-4 kattan daha yüksek binaları pek göremezsiniz. Yüksek bina diyebileceğimiz yani şöyle 10 kat ve üstü olanlar genellikle merkezden uzaktırlar. O yüzden gökyüzünü görmek için kafanızı boynunuz kopacak kadar yukarı kaldırmanıza gerek yok.Sokakların düzenini söylememe gerek yok çünkü kalemle çizilmiş gibi, herbir ev bir öncekiyle aynı hizada.
Apartmanlar hariç evler burada genellikle tek yada en fazla iki katlı olur. Herbirinin kesin bir bahçesi vardır. Bahçelerine çok özen gösterirler. Bahçeleri gerçekten rengarenktir. Buradan da anlaşıldığı gibi, çiçekleri de çok severler. Hatta evlerin camlarında, balkonlarında, kapı önünde yani en ufak bi boşlukta bir saksı içinde çicekleri muhakkak vardır. Marketlerde bile her daim paketlenmiş hediyelik çiçekler , saksıda çiçekler, saksı, toprak, bitkiler için vitamin vs bulabilirsiniz. Bu arada bir belgeselde birinin Alman bir casus olduğunu çiçek tutuşundan anladıklarını söylüyordu, çünkü almanlar çiçeği taşırken çiçeğin kafası aşağıya doğru bakacak şekilde tutarlar.
Neyse yola devam edelim. Bilmiyorum başka kimin dikkatini çekti ama benim dikkatimi çeken diğer bir şey de evlerin camlarında parmaklık yok. Evin kaçıncı katta olduğu, kaç katlı olduğu, nerede olduğunun hiçbir önemi yok. Burada hiçbir evin camında parmaklık yok. Hep düşünmüştüm zaten neden biz kendi evimizde kendimizi parmaklıklar ardına hapsediyoruz diye ama biliyorum ki insanlar hanelerini, malını, mülkünü korumak için buna maalesef mecbur kalıyor.
Ev yapılarında farklı olan birsey daha var o da çatıları. Buralarda kışın çok kar yağdığından, çatılarda birikmemesi için çatılar gerçekten çok uzun ve dik. Sanırım buyüzden de hemen hemen her evde ya bi çatı katı bir daire ya da bir oda görürsünüz. Çoğu evin çatısında güneş paneli görmenizde mümkün.
– Bu arada ben hiç sokak hayvanı göremedim sanki?
+ Sokak hayvanı mı? Sincap, kuş, rakun gibi hayvanlardan mı bahsediyordun?
– Hayır. Kedi ve köpek gibi hayvanlardan bahsediyorum.
+ Onlar neden sokakda olsun ki?
Evet, aynen öyle burada tek bir tane bile kedi yada köpeği sokakta göremezsiniz. İroni falan da yapmıyorum yani gerçekten yok. Hepsi sahipli, sahipli olmayan varsa da sokakta değiller ondan eminim. Hayvanlar onların çocukları gibi; örneğin trende, otobüste, bankada, restaurantda ve neredeyse her alanda onları sahipleriyle birlikte görebilirsiniz.
Büyük, küçük demeden her şehirde en az bir tane park alanı vardır. Çoluğunu çocuğunu alıp dolaşanlar, spor yapanlar, azıcık parlayan güneşi görüp, gelip piknik yapanlar… Abartmıyorum – 10 derecede, yağmurda, karda, 35 derece sıcakta yani her türlü hava şartında, sabah 6 dan tutunda parkın kapanma saatine kadar günün herhangi bir saatinde burada koşan insanlar görebilirsiniz. Güneşin kendini gösterdiği herhangi bir zamanda da (yaz, kış farketmez) insanlar piknik örtüsünü kapıp gelirler.
Arabalar hakkında söylenen o meşhur sözleri duymuşşunuzdur; arabalar yayaya yol verir, araba kaçla gelirse gelsin yaya görürse durur gibi sözler. Bunlar gerçekten de doğru. Burada yeşil ışık yanmadan bırakın yola atlamayı, adım dahi atamazsınız. Bütün sürücüler yol geçiş hakkı konusunda da, yayaların her zaman öncelikli olduğunun bilincinde.
Son olarak eklemek istediğim bir şey buraya gelmek isteyenler için altın bir tavsiye niteliğinde. Yanınızda mutlaka şemsiye taşımalısınız. Almanya’nın havası gerçekten İngiltere’nin havası gibi değişik bir yapıya sahiptir. Mükemmel bir güneşli havada aniden sağanak ile karşılaşmanız mümkündür. O yüzden yanınızdan şemsiyenizi ayırmamanızı tavsiye ederim.
0 Replies to “Almanya’da Yaşam -3 Sokaklar ve Mimari”