Almanya Yemek Kültürü
Almanya’da yaşam ve hayat rehberi yazı serimin ikinci kısmında, sizlere Almanya Yemek Kültürü hakkında bahsetmek istiyorum. Bir önceki giriş yazımı okumayan arkadaşlar buraya tıklayarak yazıya ulaşabilirler.
Geçen haftaki yazıma karşılık olarak bazı insanlar”Siz o zaman zeytini, peyniri, bamyayı, çarlistonu vs hiç yemiyor musunuz?” diye sormuştu. Elbette yiyoruz ama nasıl? Türk marketleri sağolsun. Aslında hemen hemen her milletten insan var burada ve onlar için de kendi damak zevkine uygun, ya da en azından yakın şeyleri bulmak mümkün . Asyalıların, Türklerin, Arapların, Rusların aradıklarını bulabildikleri bir market kesinlikle oluyor. Eğer yakında yoksa o zamanda büyük marketlerde yabancılar tarafından talep gören yiyeceklerin bulunduğu raflar oluyor.
Bir şey daha eklemek istiyorum. Burada bizdeki gibi kocaman pazar alanları olmuyor, olsa bile her hafta kurulmuyor. Küçük şehirlerde genellikle 5-10 tezgahı geçmeyen bir tane “pazar alanı” kuruluyor. Oraya tezgah açanlar da genellikle o bölgedeki çiftçiler oluyor ve böylece sebzeler direk tarladan tüketiciye geliyor. Ama ne yazık ki marketlere göre pahalı oluyor. Büyük şehirlerde ise belki bunun bir tık daha büyüğü kuruluyor ama sistem yine de aynı kalıyor. Bizdeki pazarlardan diğer bir farkı ise en az bir tezgahında sadece çiçek satılıyor olması.
Almanya Yemek Kültürü
Almanya Yemek Kültürü incelemesine isterseniz kahvaltıdan başlayalım. Genel olarak Türk kahvaltısına benzer bir kahvaltı kültürünün, Avrupa’da herhangi bir ülkede bulunmayacağını belirtmek isterim.Kahvaltıda ya müsli yerler ya da bir Brötchen’i yanından doğru kesip ikiye bölerler,bir tarafına yağ sürüp, bi dilim kaşar peyniri ve salam koyarlar, bir dilimine de marmelat sürüp yerler. Bunun yanına da mutlaka kahve eşlik eder.
Brötchen burada en çok tüketilen yumruk büyüklüğünde olan bir ekmek çeşididir. Kepeklisi, normali, ayçekirdeklisi, kabak çekirdeklisi, çavdarlısı, yulaflısı, keten tohumlusu, chia tohumlusu… Say say bitmez. Brötchen haricinde ekmekler fırınlarda ya Trabzon Ekmeği gibi büyük, ya dikdörtgen formunda ya uzun ince baget formunda satılır. Ister 3 dilim ekmek alırsınız isterseniz yarısını, istersenizde tamamını alırsınız bu size kalmış. Ekmekler marketlerde genellikle dilimlenmiş ve paketlenmiş şekilde satılır.
Kahvaltıyı da hallettiğimize göre şimdi sıra öğlen yemeğinde. Öğlen yemeğinde genellike sıcak yemek yemeği tercih ederler. Mesela çorbayı çok severler. Her şeyin çorbası vardır. Başkasını bilmem ama ben tatlı kabağından yapılmış çorbayı ilk defa burada gördüm. Çorbalar genellikle bizimkilere nazaran koyudur, kıvamlıdır. Tencere yemeği (Eintopf) dedikleri sebze, kurubakliyat ve eti (her türlüsü olabiliyor yani küçük sosisden tutunda, küçük yuvarlak köfteye, parça ete kadar)birlikte pişirdikleri bir yemek çeşitleri var.
Patates püresi, haşlama patates, patates kızartması , patates salatası, rende patates, patates, patates…Adeta patates için yanıp bitiyorlar demek uygun olur.Gerçekten çok seviyorlar ve etin, balığın, herşeyin yanında kullanıyorlar. Salatayı çok severler, özellikle de bol yeşil yapraklı salataları. Yemeğin yanında illa bir küçükde olsa yaparlar. İnce kıyılmış beyaz lahana, haşlanmış soslu kırmızı pancar ya da sadece yağ, limonla soslanmış rende havuç onlar için tek başına bir salata yerine geçebilir. Ayrıca ay çekirdeği, kabak çekirdeği, yer fıstığı gibi bizim için kuruyemiş statüsünde olan çekirdekleri de lezzetlendirsin diye salataya katarlar .
Cuma günleri de genellikle balık yerler hatta yemekhanelerde, Restorantlarda da günün menüsünde balık görebilirsiniz. Öğle yemeği öncesi yada sonrası, şöyle 11-16 arası kahve ve tatlı zamanıdır (Bizdeki 5 çayı misali) . Burada bizdeki fırının tam karşılığı yok. Fırın ve pastahane birleşimi yerler var.(Türkiye’de de yavaş yavaş buna benzer yerler artmakta özellikle büyük şehirlerde.) Hem ekmeğini, sandviçini, tatlını alırsın , hemde oturup bişeyler yiyebilirsin . İnsanlari bu tarz yerlerde bu saatler arasında gelip kahve ve dilim pastalardan, turtalardan ve diğer ürünlerden yerler. Milli içecekleri herkesin de bildiği gibi biradır. Her çeşidinden bulabilirsiniz. Ufacık bir güneş görseler hemen mangal yaparlar ve ona bira eşlik eder. Kutlamalar asla içkisiz olmaz. Sağlam içerler ama sabahına senden benden önce uyanırlar.(Alman dakikliği denen bir şey var)
Alman Usulü Gerçekten Var mı?
Şimdi bunları öğrendiysek dışarıya birseyler yemeğe gidelim. Burada İtalyan, Japon, Çin, Türk, Yunan mutfaklarını aynı cadde üzerinde bulabilirsiniz. Açıkçası bu ülkenin mutfağı pek de zengin olmadığından başka ülkelerin mutfakları burada kendine rahatça yer bulabiliyor. Herhangi birine girdik diyelim. Öncelikle herkes kendi yediğinin içtiğinin parasını öder. Yani Alman usulü ödeme vardır. Diyelimki paranız çıkışmadı ve arkadaşınızdan eksik kısmını ödemesini istediniz. Eger 5,53 € ödediyse sizden ona 5,53€ vermenizi bekler ya da tam tersi durumunda size verilecek olan para budur . Ne ödediyse onu vereceksiniz. Hee olurda o size 5,50€ versen olur derse ozaman verebilirsiniz.
Ya da biriyle yeni tanıştınız diyelim ve dediniz ki “bugün herşey benden, ben ısmarlıyorum”.O kişi dönüp size “hayır ben kendi yediğimi içtiğimi öderim,benim param var” vs. gibi yani sana muhtaç değilim, sende kimsin benim yediğimi ödüyorsuna gelebilecek bir cümle söyleyebilir. Ya da uzun süredir tanıdığınız bir arkadaşınız size birseyler ısmarladı diyelim, o zaman gelecekte sizden de aynı şekilde bunun karşılığında birşey yapmanız beklenir. Yani yazılı olmayan bi kural gibi düşünün. Eger yapmadınız diyelim ya arkadaşınız bunu bir daha yapmaz ya da bunu yüzünüze karşı söyler. Öyleki çiftler arasında bile ortak harcamalar hariç herkesin kendi parası , kendi kazancı vardır ve buna görede bir yemeğe gittiklerinde geçen sefer erkek ödediyse bir sonrakinde de kadın öder ya da ayrı ayrı öderler ve bu çok normal birsey olarak karşılanır.
Çoğu yer rezervasyonlu çalışır. Arkadaşlarınızla karar verip cumartesi akşamı gidelim 3-5 arkadaş falanca restorantda yemek yiyelim dediniz. O da tam şu köşedeki arada bi öğle yemeği yediğiniz yer. Gittiniz ve dediler ki “rezervasyonunuz var mı?”. sizinde tabiki olmadığı için “yok” dediniz . O zaman mekana girmeniz imkansız. Eğer yoğun bir gün ya da saate denk geldiyseniz ve rezervasyonunuz yoksa kimse size “tamam hemen su masaları birlestirelim sizi şu köşeye alalım.” demez. O yüzden burada işini herkes garantiye alır ve rezervasyon yaptırır. Zaten spontane bir şeyler yapmayı pek sevmezler. Çok planlı programlılardır.
Diyelim ki yediniz içtiniz ama tabağınızdaki tam bitmedi, birazı kaldı diyelim. Kalanı paket yaptırabilirsiniz ve bunu hiç kimse yadırgamaz. Çünkü siz o tabaktaki için ödeme yapmışsınızdır ve o size aittir. İster orada yersiniz isterseniz de eve götürürsünüz. Diyelim ki hesabı isteyeceksiniz. Ben kimsenin bugüne kadar “hooppp garsooonnn bakar mısın, buraya bi baksana birader, heeyyy pişşşiiitttt…” dediğini ne gördüm ne duydum.Ya göz kontağı kurar çağırırsın ya da el eder çağırırsın. Restorantlarda değil ama cafelerde, alışveriş merkezlerinde, fastfood yerlerinde herkes kendi yediği içtiği tabağı, bardağı toplar ve kirli tabakların olduğu yere bırakır.
Burada yediden yetmişe herkes çantasında yemek taşır. Biri çantasından plastik bir kabın içinden doğranmış kapya biber , havuç ya da salatalık çıkarırsa kimse şaşırmaz. Bu alışkanlık burada okul çağlarında başlar, iş hayatında da devam eder. Çünkü burada iş yerleri yemek parası ödemez. Yemekhanesi olan istisnai yerler hariç burada herkes kendi yemeğinden ve bunun için harcayacagı paradan kendisi mesuldür.
Bu haftaki yazımda sizlere Almanya Yemek Kültürü hakkında bazı bilgiler vermeye çalıştım. Hangi bilgiler sizleri şaşırttı? Neler umduğunuz gibi çıktı? Neler kafanızı karıştırdı? Yorum yaparak bilmeme izin verebilirsiniz. Bir sonraki yazımda görüşmek üzere!
0 Replies to “Almanya’da Yaşamak -2 Almanya Yemek Kültürü”