Türk Kültürü ve Anadolu
İslam Türklerin Anadolu’ya gelmesinden sonra bir “kültür harmanı” olmuş ve bugünkü Türk kültürü bunun neticesinde vücut bulmuştur. Şöyle ki; İslam Türkler Anadolu’ya gelmeden evvel, Anadolu’da “binlerce yıllık tarih” sonucu “yerli bir kültür” teşekkül etmişti. Bu kültürde ilkin Eti, Hitit, Sümer, Asur, Urartu gibi eski Anadolu topluluklarının büyük yeri vardır. Nihayet, pagan Roma ve özellikle Hıristiyan Bizans kültür odaklanın birkaç çeşit Hıristiyanlık mezhebi, Anadolu İslam-Türk kültürüne kaynaklık etmiştir. Tabiatıyla bu “kültür halesine”, Ermeni ve Grek gibi Anadolu’da “tarihi haklar” iddia edenler de dâhildir. En nihayet, Orta Asya Türklere ait Gök tanrıcı ve Şamanist, Çin ve Hint’ten Budist, Maniheist vs. perestişler, Moğolların animist inançları, İran’dan Zerdüştlük ve Şiilik, biraz da “Sünni İslam” ilavesiyle “Anadolu’nun ırki ve kültürel harmanı” tamam olmuştur[1].
Kültür ile siyasi tarih arasındaki münasebet ayrılmazdır. Hem “iktidar” hem de “muhalefetteki” kültürler, mutlaka bağlı oldukları “siyasi tarih” ile irtibatlı ve tabiatıyla sınırlıdır. Her türlü kültür tanımı, mutlaka söz konusu siyasi tarih içindeki ”rolü” ve ”yeri” ile bağlantılı olarak ifade edilir. Mesela; hem Timur hem Uzun Hasan ve hem de Bayezid, kendilerini “Sünni İslam” yorumunun “ilk” müdafi sayarlar. Şiiler ise, Şah İsmail-i Safevi tarafına meyletmişlerdir. Dolayısıyla, Anadolu İslam-Türk Tarihi içinde böyle yer almış Sünniler, kendilerini devletin asli unsuru olarak görmüşlerdir ve bu tarif, hem Selçuklu hem de Osmanlı siyasi tarihiyle uyuşmaktadır. Fakat bu örneğe benzemeyen siyasi tercihler de vardır. Acaba bu tercihler, herhangi bir milleti “kendi” olmaktan çıkarır mı?[2]
Mesela; Bizans Tarihçisi Prokopius, kendi zamanındaki Bizans ileri gelenlerinin çoğunun Hunlar gibi saç kestirip onlar gibi giysiler giydiklerini, onlar gibi olmak için birçok değerlerini kaybettiklerini yazmıştır[3]
Yukarıda verdiğimiz Bizans örneği aslında kültür hususunda bahsettiğimiz kültürel alışverişe güzel örnektir. Burada görmekte olduğumuz bu değişimin sadece Türkler yönünden değil karşısındaki köklü kültürleri olan ve çağının güçlü devletlerinde de görüldüğü aşikardır. Açıkçası çift taraflı bir hareketten ibarettir.
Anadolu’da Türklerin yemek, içmek, giyim, kuşam, Yaşayış şekillerinde değişimler görülmektedir fakat bu değişim tamamen bir kopuş değildir. Örnek verecek olursak; Türkler, hayvan beslemeyi, surlar içinde yerleştikleri köy ve şehirlerde de devam ettirmişlerdir.[4] Burada görüyoruz ki Türkler için mühim bir konu olan Hayvan besiciliğini tamamen bir yerleşik hayata geçseler de yaşantılarından hemen vazgeçmemişlerdir.
Bir diğer örnek ise; Türklerin yaşadıkları bölgeler, Türkleri başka ekonomik yollar denemeğe zorlamıştır. Ama Türkler, binlerce yıl süregelen bu hayatlarını geliştirmiştir ve bu hayatı da bir tutku haline getirmiştir[5]
‘’Yörüklerin, yazın üç ay yaylada ve kışın beş ay da deniz kıyısında oturdukları hesaplanmıştır. Yılın dört ayını da yollarda geçirirlerdi. Çilesi, gailesi, eşyası ve hayvanları ile yağmur altında, çamur ve fırtına içinde, bu yolculuğu niçin göze aldıkları sorulduğunda Yörükler, şöyle derlerdi: Bu bir görenek ve alışkanlıktır. Birçok Yörükler, artık bu yıl yaylaya gitmeyeceklerini ve yerleşip kalacaklarını söylerlerdi. Bu sözlerinde samimi durdukları halde, bahar geldi mi, düşünmeğe başlarlardı. Hele bir kere Yörük obası çadırını yıkıp da devesini çekti mi, artık onu göçme kararından hiçbir kuvvet vaz geçiremezdi. Hele bir oba da göçü çekmiş ise, göçler arka arka sına ulanır. Mayıs sonuna kadar, kıyıda bir tek Yörük çadırı kalmazdı[6]’’. Burada anlamaktayız ki aradan yüz yıllarda geçse Anadolu’nun modern zamanlarına kadar Türk kültürü yaşamış ve yaşatılmaktadır tabi olarak Anadolu Türkleri için çok mühim bir önemede sahiptir bu.
Türk Kültürü ve Anadolu – Final
Bu çalışmamızın başlığına bakınca geniş bir konu derinliği görmekteyiz fakat biz bu çalışmamızda daha çok iki konu üzerinde durmaya çalıştık. Bunlardan birincisi Aslında çok derinlemesine inmeden anlattığımız Kavimler göçüne Türklerin etkisi ve Avrupa’daki değişimi ikincisi ise ve asıl üstünde durduğumuz Türklerin Anadolu’ya göçü ve bu göçün mahiyeti ile birlikte oluşan Anadolu Türk kültürünü anlatmaya ve zihinlerinizde anlamlandırmaya çalıştık.
Görüldüğü üzere Türk medeniyeti tarihin birçok dönemine etki etmiş ve Kültürel ögeleri ile sirayet edip yeni birçok kültürel özelliğin oluşmasında etkili roller oynamıştır. Anadolu gibi köklü medeniyetlerin beşiği olan bir yerde kendi Kültürü, Sanatı, Dili ve İnanış biçimini yanında getirip burada minimum bir şekilde bozulma sağlayarak yeni bir Türk Kültürü meydana getirmiştir.
Bunun yanında sadece kendi kültürünün değil Etkileşimde bulunduğu Arap, Fars, Bizans gibi büyük kültürler ve yanında Gürcü ve Ermeni medeniyetleri gibi büyüklü küçüklü medeniyetlerde büyük etkiler bırakmıştır. En önemlisi İslam dinini Arap hegemonyasından çıkarıp kendi Türk kültürü içinde harmanlayıp bir dünya dini haline getirerek evrenselleştirmiş ve İslam sancağını kendi fetih sancaklarının yanına koyarak kıtalara ulaştırmıştır. Bunun yaparken kendi Türk-İslam anlayışını ve sufilik anlayışı ile bir kolonizatörlük hareketi oluşturmuş birçok millette derin sirayetlerde bulunulmuştur.
Bugün Balkanlar ve Afrika kıtasına bile kendi kültürünü taşımış ve buradaki milletlerin sevgisini kazanmıştır. Toplayacak olur isek Aziz Türk milleti çağdaşlarının aksine zulüm ile değil de bir şefkat ile kendi yaşantısını başka topraklara taşımış ve zorunluluk kılmadan ve baskı altında olmadan aktarmış ve kendi kültürünün içine kendine uygun olacak hususları almış ve kendine uyarlamıştır.
Aziz Atalarımıza her zaman saygımız ve sevgimiz sonsuzdur ve bize bıraktıkları bu güzel Türklüğü ve Türk kültürünü her zaman koruyacağız ve savunacağız esenlikler dileriz.
Türk Antropolojisi ve Türk Göçünün Kültürel Mirası yazı serisinin diğer bölümleri için tıklayınız
[1] Selahattin Tozlu, Anadolu Türk Tarihi ve Anadoluculuk, Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi Dergisi, say.9, s.398
[2] Tozlu, a.g.e, s.404
[3] Prokopius, Bizans ‘ın Gizli Tarihi, çev. Orhan Duru, İş Bankası Yayınları, s. 61,65.
[4] Tuncer Baykara, Türk Kültür Tarihine Bakışlar, Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yayınları, s.119
[5] Bahattin Ögel, Türk Kültür Tarihine Giriş 1, Kültür Bakanlığı Yayınları, s.74
[6] Ögel, a.g.e, s.74-75
Eline koluna sağlık, güzel bir yazı olmuş, devamını dört gözle bekliyorum.👍 👏