Bu yazımda, sizlerle birlikte Sosyal Medyanın İnsanlar Üzerindeki Etkisine göz atacağız. Bu yazıyı okuyan herkes, eminimki en az bir sosyal servis sağlayıcısını kullanmaktadır. İstatistiklere göre, sosyal medyanın kullanım oranları her geçen yıl gittikçe agresif bir şekilde yükselmekte. Sosyal medya her ne kadar topluluklar için bazı önemli avantajlara sahip olsa da, Sosyal Medyanın İnsanlar Üzerindeki Etkisi bazı avantajlarını geri planda bırakmaktadır. Bugünkü yazımda, sizlerle sosyal medyanınn aslında hayatımızda ne gibi ciddi değişiklikler yaptığını, hayatımızı hatta ruhsal sağlımızı nasıl yönettiğini konuşacağız.
Sosyal Medyanın İnsanlar Üzerindeki Etkisi
Sosyal medya artık hayatımızın kaçınılmaz bir gerçeği olmuş durumda. İtiraf edelim hepimizin zamanımızın çoğunu sosyal medya içerikleri tüketerek harcıyoruz. Bu sosyal medya alanları sadece İnstagram, Twitter, Facebook değil aynı zaman da Youtube, Tiktok gibi video içerik uygulamalarını da kapsamaktadır. Aslına bakarsanız sosyal medya bir kitle yönetim aracıdır ve bu durumda kitle yönetimi gerçekleştirdiğiniz her mecra, bir sosyal medyadır.
Sosyal medyada uzun süre vakit geçirmenin bir hastalık olduğunu biliyor muydunuz? Evet, yanlış duymadınız psikolojik olarak sadece bu hastalıklar için(internet bağımlılığı) Uzak Doğu’da açılmış hastaneler mevcut. Öncelik olarak sosyal medya kullanan insanlarda bir süre sonra FOMO(Fear of Missing Out) yani gelişmeleri kaçırma korkusu ortaya çıkmakta. “Acaba bugün ne oldu?” “Bugün gündem ne acaba?” “Arkadaşlarım neler yaptı?” gibi sorular, kendi kendimize ağız yoluyla olmasa da psikolojik olarak bilinç altımız ile sorulmakta.
Sosyal Medya ve Rahatsızlıklar
Bu işin en önemli kısmı “fenomen” olma kısmıdır. Belirli bir kitleniz olması, size hayran dolu bakışların atılması ve her gönderinize binlerce fav ve like gelmesi gibi daha nice durumlar… Kimse kimseyi kandırmasın, herkes bir kereliğine de olsa şöhret olmak ister ama bunu nasıl ister? İnsanlar tarafından beğenilmek ve yüksek takipçiye ulaşmak için, özellikle genç kesimin içerik kalitesini arttırmaya çabalamak yerine daha erotik ya da daha argolu şekilde içeriklerle takipçi elde etmeye çalıştığını hepimiz görmekteyiz. Bu durum bir süre sonra insanlara (sözüm kadınlara değil. O grubu herkes bilmekte.) “Biz de mi ünlü olmak için soyunmalıyız?” sorusunu sordurmakta. Bu durum iki önemli sorunu yanında getirmektedir. Bunlardan birisi her geçen gün gittikçe daha kötüye giden toplumsal ahlak ve özellikle Z Kuşağı olarak tanımlanan 2000 sonrası gençlerin popüler hastalığı depresyon ve anksiyete.
Türkiye’de bir cümle vardır ve ben bu cümleye bayılırım,“Reklamın iyisi kötüsü olmaz.” Bu cümle tam olarak sosyal medya ortamının her alanında kullanılabilecek bir cümle. Bir gün birisi IQ seviyesi eksi bir dahi olamayacak şekilde bir video çekiyor ve internet alemi bu videoyu hızla yaymaya başlıyor. Gene bu tarz çekilen bir gönderi altında İnstagram’da gördüğüm bir yorum tam olarak ruh halimi yansıtmaktaydı. “Ne olur bu aptalı da ünlü yapmayın!” Neden mi böyle bir yorum atıldı? Türkiye’de kötü bir iş dahi yapsanız, herkese yayılırsa ve bu yaptığınız toplumsal kurallara uygun olmasa dahi (örneğin aile içi şiddet, büyüklerine saygısızlık, dekolteli pozlar ve argo ağız ve son olarak da cinsellik.) o videodaki kişi bir anda fenomen olabiliyor. Bu durumda gittikçe toplumda özellikle genç kesimde bazı değer yargılarının kaybolmasına sebep olabilmekte.
Sosyal Medyanın İnsanlar Üzerindeki Etkisi gerçekten de küçük görülemeyecek seviyede büyük. Daha önce de bahsettiğim gibi özellikle çağın en büyük hastalığı, sürekli artan vaka sayıları ile birlikte depresyon ve anksiyetedir. Harvard Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre, genç kesimin sosyal medyada popülarite elde etmesi veyahut oluşturduğu içeriklerin beğenilmesi kaygısı ciddi oranda anksiyeteye yol açmaktadır. Bu durum, Z kuşağı olarak tanımlanan gençler arasında ciddi oranda artmakta. İnsanların, takipçi ve like sayısına göre statülerinin belirlendiğini düşünen genç kitle, bu durumu başaramadıkları takdirde kendilerini başarısız ve işe yaramaz olarak hissetmektedirler. Bu yapılan tespit elbetteki bütün Z kuşağı için değil, araştırmalar sonucunda elde edilen belirli bulgularla “çoğunluk” için yapılmıştır.
Sosyal Medya ve İlişkiler
Sosyal Medyanın İnsanlar Üzerindeki Etkisi yazısının son kısmında, özellikle Sosyal medya ve ilişkiler konusuna değinmek istedim. Yapılan bazı araştırmalara göre çiftlerin birbirlerine güven oranları özelliklede 2005 yılına göre %27 oranında ciddi bir düşüş sağlamış durumda. Bu durumun altında çeşitli sosyal sorunlar yatıyor olsa bile, eldeki bulgular ışığında sosyal medya kullanımının ilişkilerin temellerini sarsabileceğini anlamış bulunmaktayız. Bu durum ilişkiler boyutunda ciddi güven sorunlarına yer açmaktadır. “Sen bunu nasıl beğenirsin?” “Acaba sevgilim birisiyle konuşuyor olabilir mi?” “Benimle fotoğrafını neden paylaşmadın?” “Sosyal medya hesaplarının şifrelerini ver.” Bu saymış olduğum cümlelerden kaçına maruz kaldığınızı bir düşünün. Buna ben sosyal medya faşizmi demekteyim. Sosyal medya bir süre sonra insanlarda paronaya olacak derecede bir sorun yaratabiliyor. Örneğin bir çift düşünelim, kadın karakter ya da erkek karakterimizi diğer partnerinin bütün sosyal medya hesaplarının şifresini istediğini düşünelim. Bunun sebebini soran kadın ya da erkek karakterimizin alacağı cevap “Sana güveniyorum ama olsun genede ver.” Olacaktır. Bu durumlar çağımızın “Sosyal medya ilişkileri” ile yürütüldüğü bir devrin işaretleridir. İnsanlar artık ilişkilerini sosyal medya aracılığı ile kuruyor ve bazen de hiç gerçek ortamda bile buluşamadan aynı ilişkilerini bitirmek zorunda kalıyorlar.
Abone olmayı ve yandaki bildirim butonu ile Tespitoloji’yi takip etmeyi unutmayın!
0 Replies to “Sosyal Medyanın İnsanlar Üzerindeki Etkisi”